28 Eyl 2009

Bilimsel olarak sevme olayı nasıl olur ve bu olay neden olur? (Çağrı Vural)

Bir sevgi çeşidi olarak aşkı ele alalım isterseniz. Neden âşık oluyoruz? İşte bu sorunun yanıtı biraz karmaşık. Çünkü bu süreçte hem biyolojik hem de psikolojik mekanizmalar devreye giriyor. Aşkın, karşınızdaki birine bir çekim hissetmekle başladığını var sayarsak, araştırmacılar bu çekimi, “feromon”larla açıklıyor. Feromonlar... Her ne kadar bugüne kadar yapılmış olan araştırmalar, insanlarda feromonların gerçekten de var olup olmadığı konusunda kesin sonuçlara varmış olmasa da, özellikle kadınların koltukaltlarından yaydıkları salgı, insanlardaki feromon varlığına en güçlü kanıt olarak gösteriliyor. Bununla beraber, feromonlar insan türünde varlık göstersin ya da göstermesin birine karşı “çekim” hissetmemizde sosyal ve çevresel etmenlerin, genetik kodun ve kimleri fiziksel ya da duygusal bulacağımıza dair geçmiş deneyimlerimizin etkilerini yadırgamamız mümkün değil. Örneğin, koku duyusu sayesinde kendi genetik bilgilerimizle en uygun kombinasyonu yapabileceğimiz eşe karşı duygusal bir çekim hissedebileceğimiz var sayımlar arasında.
Peki, çekim olayı gerçekleştikten sonra devreye hangi mekanizmalar giriyor? Tabii ki, beynin salgısını tetiklediği kimyasallar. Bu adrenalin türevi kimyasallardan feniletilamin (PEA) sinir hücreleri ile dopamin ve norepinefrin arasındaki bilgi akışını hızlandırıyor. Dopamin iyi hissetmemize yol açıyor. Norepinefrin ise adrenalinin salgısını tetikliyor. Tüm bu kimyasallar, hoşlandığımız kişiyi gördüğümüzde niçin yüzümüzün kızarıp, kalbimizin hızlı attığını da açıklıyor.
Aşktaki bu tutkulu dönem atlatıldıktan sonra, iki cins birbirine şefkat ve sevgi geliştirmeye başlıyor. İşte bu aşamada adı geçen kimyasal: “oxytosin”. Bu hormon, erkekle kadını sakin ve birbirlerinin hislerine daha duyarlı bir duruma getiriyor. Birine karşı bağlılık duyguları geliştirme, sakinlik, düşük kaygı düzeyi ve rahatlıkla ilişkilendirilen endorfinle bağdaştırılıyor. Ancak bu kez, fark edebileceğiniz üzere etkisi daha önce bahsettiğimizden biraz daha farklı.
Beynin farklı alanlarının, sevgi duygusu ile ilişkilendirildiği bulgulara göre, dopamin aktivitesinin yoğun olduğu beyin alanları, sevdiğimiz birini gördüğümüzde aktive oluyor. Aynı şekilde, cinsel uyarılmışlık, mutluluk hisleri ve kokain kullanımıyla tetiklenen “öforik” yoğun mutluluk ile bağdaştırılan beyin bölgeleri de aşk sırasında aynı anda uyarılıyor. Adı geçen diğer beyin bölgeleriyse şöyle:
Septal Bölge: Haz hissi ile ilişkili
Frontal (Ön) Lop: Beynimizin evrim basamağındaki son halkası, üst düzey bilişsel işlevler yürütüyor. Aşktaki güven, saygı, arkadaşlıkla ilişkilendiriliyor.
Amigdala ve hipotalamus: Beyne giden tüm duyu sistemleriyle bağlantılı olan amigdala, hipotalamus ile beraber duygu merkezi olarak adlandırılıyor.

Şimdi, kimyasalları bir kenara bırakarak diğer etmenlere göz atalım isterseniz. Uzmanlar, birine karşı çekim hissetmemizde yüzdeki simetrinin önemine vurgu yapıyorlar. Çünkü yüzü simetrik olan kişiler, karşı tarafça genetik olarak daha sağlıklı algılanıyor. Çalışmaların ortaya çıkardığı bir diğer bulguysa “aynalama” olarak adı geçen ve birbirine ilgisi olan çiftlerin, bir süre sonra aynı şekilde hareket edip, konuşmaya başlamaları. Bu, kişide karşısındaki ile iyi iletişim kurduğu hissi yaratıyor.

İnci Ayhan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder